28 Nisan 2025 Pazartesi 08:28:19


NAPOLYON'UN DOĞU AKDENİZ POLİTİKASI

NAPOLYON'UN DOĞU AKDENİZ POLİTİKASI

GİRİŞ

Fransa halkının Kral XVI. Louis’e ve monarşisine başkaldırısı sırasında Cumhuriyetçi bir kişiliğe sahip bulunan Napolyon, Jakobenler kulübüne üye olarak bunu tasdiklemiştir. Fransa artan nüfusu ve fakirleşen halkın temel yaşam ihtiyaçlarına erişimde sıkıntı çekmesi üzerine, bir Devrim sürecine gitmiştir. Ekmek dahi bulmak Fransızlar için bir sorun haline gelmiştir. Kadınlar binlerce kişilik topluluklar ile ekmek yürüyüşleri düzenlemişlerdir. Kral ve ailesi idam edilerek Cumhuriyet ilan edilmiştir. Fransa mücadeleyi farklı bir sahaya çekmek ve İngiltere ekonomisinin beslenmesindeki en büyük damar olan sömürgeleri üzerinden bir yara açmak amacıyla Mısır’ı işgal etmeyi planlamıştır. Osmanlı’nın kaybolmakta olan gücü Fransa açısından iştah kabartıcı bir hale gelmiş, Napolyon’da bu görevi başarıya ulaştırarak ülkesine gururla dönmek amacıyla bu sefere atılmıştır. İtalya Ordusu Başkomutanı olduğu yıllarda Napolyon Osmanlı azınlıklarını bağımsızlıkları noktasında heyecanlandıran çalışmalarda bulunmuştur. Bu çalışmaları haber alan Rusya, kadim düşmanı Osmanlı’yı bu sefer kendi çıkarları için nazikçe uyararak Fransa’ya karşı temkinli olması gerektiğini belirtmiştir. Siyaset kurumu ile ikili ilişkilerinin iyi kullanan Napolyon ordu içerisinde yükseldikten ve aldığı tüm cezalar af edildikten sonra seferler üzerinde Başkomutanlık mertebelerine erişmiş, son olarak da Mısır’a gönderilen kuvvetlerin komutanı olmuştur.

Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı’ya katılan Mısır, o devirden beri ilk kez bir çıkarma hareketine sahne olmuştur.1 Gücünün farkında olan Osmanlı ise Fransa’nın düşmanları 3. Selim olaylara her zaman temkinli şekilde yaklaşmış, İngiltere ve Rusya ile bir denge politikası kurarak, oluşturduğu koalisyon ile elini rahatlatmıştır. Mısır’a vardıktan sonra donanması bozguna uğrayan Napolyon Afrika’da sıkışmış, elverişsiz hava şartları, hastalıklar, ikmal eksikliği, Rusya ve İngiltere’nin donanma gücü, Osmanlı paşalarının deneyimleri ve yerel halkın ayaklanması sonucu ne Mısır’da tutunabilmiş ne de Suriye seferinde bir başarı elde edebilmiştir. Birkaç parça gemi ile Afrika’dan ülkesine geri dönen Napolyon arkasında birkaç komutan ve birkaç bin kişiden oluşan bir Fransa ordusu bırakmıştır. Sefer sırasında bulunan Rosetta Taşı çağlar öncesinin bilgilerini bizlere taşıyacak bilim dünyası açısından çok değerli bir keşif olmuş, günümüz Mısırbilimi’nin temelinin atılmasını sağlamıştır.

1 - KARA, Adem, 1802-1804'e Ait Üç Belge Işığında Osmanlı-Fransız İlişkileri, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2003

BİRİNCİ BÖLÜM
FRANSIZ DEVRİMİ ve NAPOLYON
1.1 Fransa’yı Devrime Hazırlayan Gelişmeler


1790’ların başında Avrupa’nın en kalabalık nüfusu Fransa’da barınmaktadır. 1788’deki hububat kıtlığı, ekmek isyanlarının çıkmasına yol açmıştır. Yaşananlar sonucu Fransa Genel Meclisi toplanmaya çağırılmıştır. 1614’ten beri hiç toplanmamış bulunan bu meclis, Ocak ve Nisan aylarındaki seçimlerde temsilcilerini seçmek için seçimler düzenlemiştir. Fransa Genel Meclisi üç sınıftan oluşmaktadır. Meclisi oluşturan birinci sınıf din adamları, ikinci sınıf soylular ve üçüncü sınıf ise halk olmuştur. 5 Mayıs’ta Versay’da toplanan meclisin ilk tartışma konusu, üçüncü sınıf olan halka ne kadar oy gücü verileceği olmuştur. Temsillerin nüfus temeline dayalı olması birinci ve ikinci sınıfları oluşturan kesimler için kabul edilebilir olmamıştır. Çünkü üçüncü sınıfı oluşturan halkın oy gücünün kendilerininkini egale etmesini istememektedirler. Kendi içinde demokrasi mücadelesi veren Fransa ve diğer tüm Avrupa devletleri, yaşanan bu gelişmelerin ucunun nereye varabileceğini tahmin dahi edemeyecektir. Fakat seneler ilerledikçe XVI. Louis iktidarında yaşanan büyük ekonomik sıkıntılar ve bu sıkıntıların ana kaynağından biri olan Amerikan Devrimi’nin gerçekleşmesiyle, ağır vergi yükü bu sefer Fransız anakarasındaki fakir halkın sırtına yüklenmiştir.

1789 senesi, Fransa ve dünya tarihi açısından bir kırılma noktasıdır. Gerçekleşen Fransız Devrimi, birçok ideolojinin ortaya çıkış noktası olacak, Fransız halkına ve tüm dünya halklarına farklı bir gelecek tayin edecektir. Fransızca bu süreçte diplomasi dili haline gelmiştir ve uzun süre bu yerini korumuştur. Aydınlanma Çağı olarak adlandırılan devir, daha çok Fransız entelektüellerinin etrafında cereyan etmiştir. Fransız bilim insanları büyük bilimsel buluşlara imza atmış, yaşanan teknolojik gelişme Afrika, Amerika ve Asya kıtasında birçok denizaşırı toprak edilmesini sağlamıştır.

Filozofların son yüz yıldır yarattığı siyasal liberalizm rüzgârı artık bir kasırgaya dönüşmektedir. Montesquieu, Jean- Jacques Rousseau, Diderot, Voltaire’in dine, monarşiye ve mevcut siyasi sistemlere çok eleştiriler sunmaları toplumu harekete geçiren en büyük etkenlerden biri olmuştur.

2 - Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), s. 35, Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara, 1997

1.2 Kurucu Meclis ve Aldığı Demokrasi İradesi

1789 senesi parlamentodaki görüşmeler sırasında halk kamarasının istek ve görüşlerinin Kral XVI. Louis tarafından reddedilmesi üzerine, orta sınıf ve halktan oluşan bir grup bir araya gelmişler, bir kurucu meclis kurmuşlar ve yeni bir anayasa ile kralın yetkilerinin sınırlandırılmasını talep etmişlerdir. Kurulan bu meclisin öncüsü ise üçüncü grup olan halk kamarasının lideri Emmanuel Joseph Sieyes olmuştur. Sunulan talep Kral tarafından reddedilince, orta sınıf Bastille Hapishanesine saldırmış ve tüm mahkûmları serbest bırakmıştır. Bastille Baskını, Fransız Devrimi’nin gerçekleşmesinde dayanak oluşturan 3 önemli noktadan sonuncusu olarak kabul edilmektedir. İlk aşama XVI. Louis’e vergi ödemeyi reddeden soyluların başkaldırışı, ikinci nokta ise meclisin kurulmasını sağlayan Tenis Kortu Yemini olmuştur.

1155 üyeden oluşan ve yarısı da Burjuva sınıfını temsil eden Kral Meclisi’nin halk kanadı, “halk adına” yetkili ilan ederek, 5 Mayıs 1789’da kendini Millet Meclisi ilan etmiştir. Buna karşılık olarak Fransa Kralı ise alınan bu kararı tanımayarak 19 Haziran 1789’da meclisi tamamen kapattığını ilan etmiştir. Toplantı salonuna yetkililer tarafından alınmayan vekiller, Kral XVI. Louis’in kapalı tenis kortunu işgal ederek burada toplanmışlar ve 20 Haziran’da ise Fransa’da bir anayasa yapılana kadar bir arada kalacaklarına dair yemin etmişlerdir. Millet Meclisi’nin 577 vekili bir gün sonra Jeu de Paume salonunda toplanmış ve anayasayı tamamlayıncaya kadar “şartlar ne olursa olsun dağılmama ve çalışmaları sürdürmeye devam etme” kararı almışlardır. 27 Haziran 1789 günü Kral, kurulan bu yeni meclisi kabul etmek zorunda kalmış ve meclisin dışında kalmış olan rahip ve asilleri 9 Temmuz günü bu oluşuma katılmaya davet etmiştir. Meclis adını “Kurucu Meclis” olarak güncellemiş, fakat reformların yapılabilmesi için bir uzlaşma ortamı sağlanamamıştır.

1.3 Bastille Hapishanesi Baskını ve Özgürlük Bildirisi

Paris söylentilerle çalkalanmaktadır. Kral’ın birliklerinin Milli Meclis’i dağıtmak üzere yola çıktıkları söylentiler arasındır. 14 Temmuz 1789 günü, Paris’te bulunan ve monarşinin zulmünün bir simgesi haline dönüşen Bastille Hapishanesi, yaklaşık 600 kadar kişi tarafından3 “Liberté, Egalité, Fraternité (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik)” sloganlarıyla basılmıştır. Baskın sırasında hapishanede sadece 7 mahkûm bulunmaktadır. Baskın, Les Invalides ya da diğer adıyla Hôtel national des Invalides’ten çalınan tüfeklerle gerçekleştirilmiştir. Yaşanan çatışma sonucunda 98 isyancı ölmüş 73’ü yaralanmıştır. Hapishane garnizonu ise 1 ölü 3 yaralıdan sonra teslim olmuş, Bastille komutanı de Launay başta olmak üzere tüm muhafızlar öldürülmüş, başları kesilerek vatandaşlar tarafından mızraklara takılmıştır.

4 Ağustos’ta Anayasa Meclisi, feodalizmi kaldırmıştır. 26 Ağustos 1789’a gelindiğinde ise insan haklarını korumak amacıyla, demokrasi ve özgürlükler çerçevesinde tüm dünyada kabul gören, örnek bildirilerden biri olan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi yayımlanmıştır. Bildiri, Fransız Ulusal Meclisi’nde kabul edilmiştir. 5 Ekim 1789 günü 7 bin kadın, ekmek isteklerini talep ederek Versay Sarayı’na kadar yürümüşlerdir. Bu olay tarihe Ekmek Ayaklanması / Ekmek Yürüyüşü olarak geçecektir. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi 1791’de kabul edilecek olan Fransız Anayasası’na önsöz olarak eklenecektir. Bildiri, tüm insanların hür doğduklarını ve yaşamlarını eşit şekilde sürdürmeleri gerektiğini, ortada bir zulüm varsa insanların buna direnme haklarının olduğunu, hiç kimsenin dini ve sosyal inancı yüzünden kınanıp, aşağılanamayacağını ilan etmektedir. Kral, bu iki bildiriyi de imzalamamıştır.

3 - Dr. Carrie Gibson, Devrim Çağı 1750-1913, Kronolojik Zaman Çizelgeli Dünya Tarihi, 1. Baskı, Alfa Yayınları, s. 276, 2014, İstanbul

1791 Anayasası’nın ilanının ardından Kral XVI. Louis için kaçınılmaz sona gelinmiştir. Yeni Yasama Meclisi ve Kral arasında giderek artan gerginlik, Kral’ın mecliste alınan kararları veto etmesiyle patlama noktasına ulaşmıştır. 10 Ağustos 1792’de Antoine Joseph Santerre, François Joseph Westermann ve Claude Fournier önderliğindeki ayaklanmada Paris’teki silahlı devrimciler monarşi ile çatışmaya girerek Tuileries Sarayı’nı basmıştır. Sarayı koruyan İsviçreli muhafızlar ve devrimci güçlerden yüzlerce kayıp olmuştur. XVI. Louis ve ailesi Yasama Meclisi’ne sığınarak teslim olmuş ve monarşi sona ermiştir. Ulusal Kongre kurularak 21 Eylül günü Cumhuriyet ilan edilmiştir. XVI. Louis’in önce yetkileri kısıtlanmış, sonra azledilmiş, en sonunda da 21 Ocak 1793 tarihinde vatana ihanet suçlamasıyla giyotin kullanılarak idam edildi. Kralın eşi Marie Antoinette ise 9 ay sonra Kral ile aynı yerde idam edilmiştir. Devrim’den sonra şimdi ise Kral’a ve hanedana yakınlığı mevcut ya da mevcut olduğu düşünülen kim varsa idam edilecektir.

1.4 Devrime Giden Yolda Napolyon

Korsika Adası’nın Fransızlara bırakılmasının ardından 15 Ağustos 1769 tarihinde Korsika Ajaccio’da dünyaya gözlerini açan ve avukat bir babanın oğlu olan Napolyon, ebeveynlerinin dördüncü ve hayatta kalan ikinci çocuğudur. Buonaparte ailesi, eski Toskana soylularındandır ve 16. yüzyılda adaya göç etmişlerdir. Doğuştan bir adalı olan Napolyon, kıta Fransa’sına geldiğinde kendisini bir yabancı gibi hissetmiştir.

Autun’da, Brienne Askeri Koleji’nde ve Paris’teki askeri akademide eğitim gören Napolyon, Şubat 1785’in Paris’inde babasını mide kanseri sebebiyle kaybetmiştir. Babasının ani vefatı Napolyon’un omuzlarına 16 yaşında iken büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Eylül 1785’te askeri okuldan mezun olan Napolyon, daha sonra ise genç topçu subaylarının eğitim okulu olarak kurulan La Fere Alayında Topçu Teğmeni yapılmıştır. Valence’de strateji ve taktikler üzerine eğitimini sürdüren Napolyon, Lettres sur la Corse'u (Korsika Üzerine Mektuplar) adlı bir eser kaleme almış, memleketine olan bağlılığını bu çalışma ile ölümsüzleştirmiştir. Eylül 1786’da Korsika’ya geri dönen Napolyon, Haziran 1788’e kadar orduya katılmamıştır. Napolyon’un uzak kaldığı bu süreçte sonu Fransız Devrimi’ne gidecek olan gelişmeler çoktan baş göstermeye başlamıştır. Sıkı bir Voltaire ve Rousseau okuru olan Napolyon Buonaparte, siyasi bir değişim arzusundadır ancak subaylık kariyerini gelişecek olan süreçlerde riske etmek istememektedir.

Genç Napolyon Nisan 1791'de Valence'de yerleşik halde bulunan 4. topçu alayına birinci teğmen olarak atanmıştır. Bu dönemde Anayasal Monarşi’yi destekleyen Jakobenler Kulübü’ne katılmış, soylulara, keşişlere ve piskoposlara karşı yaptığı ateşli konuşmalar sonrası kulübün başkanlığını ele geçirmiştir. Ulusal Muhafızlara Yarbay olarak seçildikten sonra Başkomutan Paoli ile ters düşmüş ve Ocak 1792’de asker kaçağı olarak kayıtlara geçmiştir. Nisan 1792’de Fransa Avusturya’ya karşı savaş ilan ettiğinde başarılı ve genç Napolyon’un suçu affedilmiştir.

Yüzbaşı rütbesine terfi ettirilen Napolyon orduya dönmeyi reddetmiş, Ekim 1792’de Korsika’ya geri dönmüştür. Başkomutan Paoli Korsika’yı Fransa’dan ayırmak istemektedir ve Napolyon buna karşı koyan Korsika Jakobenleri’ne katılmıştır. Nisan 1793’te Korsika’da bir iç savaş patlak verince Buonaparte ailesi de yaşananlarda nasibini almış, ağır bir cezaya çarptırılmış ve de ardından Fransa’ya kaçmışlardır.

Napolyon yaşanan göçten sonra soyadını Buonaparte yerine Bonapart olarak yazmaya başlamış,4 ve Haziran 1793’te Nice alayına katılmıştır. Bu dönemde kaleme aldığı Le Souper de Beaucaire (Beaucaire'de Akşam Yemeği) adlı eserinde, giderek daha radikal hale gelen Jakobenler ve bir önceki hazanda monarşiyi lağveden Devrimci Meclis olan Ulusal Konvansiyon etrafında birleşmiş tüm cumhuriyetçilerin en büyük savunucusu olmuştur.

4 - Britannica, T. Editors of Encyclopaedia (2021, September 22). Napoleon summary. Encyclopedia Britannica. https://www.britannica.com/summary/Napoleon-I

Ağustos 1793’ün sonlarına gelindiğinde Ulusal Konvansiyon birlikleri Marsilya’yı ele geçirmiştir. Ulusal Kongre Topçu komutanının yaralanması sonrasında, Korsikalı Milletvekili ve Napolyon’un aile dostu olan ordu komiseri Antoine Saliceti tarafından desteklenerek yaralanan komutanın yerine göreve getirilmiştir. Eylül ayında binbaşılığa, Ekim ayında ise general yardımcılığına terfi eden Napolyon, 16 Aralık'ta bir süngü yarası almış, ancak ertesi gün topçuları ile İngiliz birliklerini Toulon'dan tahliye etmeyi başarmıştır. 22 Aralık 1793’te henüz 24 yaşında olan Bonapart, kasabanın Fransa tarafından ele geçirilmesindeki öncü rolünün ardından tuğgenerallik rütbesine terfi etmiştir.

Ordu komiseri Augustin de Robespierre, kaos ortamının filli hükümet başkanı kardeşi Maximilien Robespierre’e Napolyon’un cesur ve yürekten bir Cumhuriyetçi olduğu hakkında onu öven bir mektup kaleme almış, Napolyon daha sonra Şubat 1794’te İtalya Fransız Ordusu Topçu Komutanlığı’na atanmıştır. 27 Temmuz 1794 tarihinde Maximilien Robespierre Paris’te iktidardan düşürülünce, Nice’de bulunan ve Maximilien Robespierre tarafından atandığı bilinen Napolyon Bonapart, komplo kurmak ve ihanet etmek suçlarından tutuklanmıştır. Eylül ayında serbest bırakılan Napolyon komutasına geri dönmemiştir ve Paris’e gitmiştir.

Paris’te kendisini tatmin eden bir görev elde edemeyen Napolyon, içindeki bitmeyen hırsının ve Jakobenlerden çok daha radikal üyelere sahip olan Montagnardlar ile olan ilişkilerinin, askerlik kariyerinin önünü kesebileceğinden korkmaktadır. Duygusal çalkantıda olduğu bir süreçte gözünü doğuya çevirerek Osmanlı Devleti’ne bir teklifte bulunmuştur. Selamet’i Umumiye Komitesi’ne bir dilekçe gönderen Napolyon, Osmanlı’nın güçlenmesinin Fransa’nın hayrına olduğunu, kendisinin de bu gelişmede katkısı olursa bunun vatanına en büyük hizmetlerden biri olacağına inandığını ve ülkesine dönüşünde kendisinin ülkesi tarafından da bu onura layık görüleceğine inandığını belirtmiştir.5

İKİNCİ BÖLÜM
MALTA ve MISIR ÜZERİNE SEFER
2.1 Napolyon’un Doğu Seferi Görevi


Fransız Birliklerinin İtalya Ordusu Başkomutanı olarak atanan ve Avusturya Orduları üzerine arka arkaya büyük zaferler kazanan Napolyon’un Osmanlı Devleti üzerindeki görüşü geçmişine nazaran birden olumsuz yönde değişmiştir. Osmanlı’yı yıkılmakta olan bir devlet olarak görmeye başlayan Napolyon, Fransa’nın Osmanlı’yı savunmamasını telkin etmekte, bunun beyhude bir hareket olduğunu düşünmektedir. Napolyon’a göre Fransa, Mısır’a yerleşmelidir.

5 - Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi V.Cilt, 10. Baskı, Türk Tarih Kurumu, s. 25, 2017, Ankara

1797 tarihinde İtalya savaşlarına son veren Kampo Formiyo antlaşmasının ardından Paris’e dönen Napolyon, Mısır üzerinde Fransa’nın da hakkı olduğunu düşünen Dış İşleri Bakanı Talleyran ile anlaşmış, bu iki isim Direktuvar’a düşüncelerini kabul ettirmişlerdir. 6 İki devlet adamının maksadı da adada yenemedikleri İngiltere’yi sömürge topraklarında mağlup etmektir.

Fransız ordusu 280 parçadan oluşan donanması ve 38 bin kişilik sefer kuvveti ile 19 Mayıs 1798’de Doğu Akdeniz’e doğru demir almıştır. 12 Haziran’da St. Jean Şövalyeleri’nin elinde Malta alınmış, 2 Temmuz’da ise İskenderiye önlerine demir atılmıştır. Napolyon Mısır’a ayak basar basmaz yayımladığı beyanatında, Osmanlı hükümetinin dostu olduğunu ve İslam dinine büyük bir saygı duyduğunu belirtmiştir. Napolyon beyanatında ayrıca Fransa’nın buradaki amacının halka zulmeden ve padişahın emirlerine saygı göstermeyen Kölemenleri cezalandırmak olduğunu belirtmiştir.

Yavuz Sultan Selim döneminde topraklara dâhil edilen Mısır, İstanbul tarafından daha sonra hiçbir zaman savunma yapmak için hazırlanmamıştır. Kölemenler yerel güçleri bünyelerine katarak işgale karşı koymak niyetine girişmişlerdir. Fransa kuvvetlerinin elindeki teknoloji ve top menzilleri daha yüksektir. 25 Temmuz 1798 tarihinde Piramitler Savaşı’nda kazanan Fransa olmuştur ve Kahire işgal edilmiştir. Fransız ordusu Kölemenlerin dağılan kuvvetlerini Salahiye’de bir kez daha mağlup etmiştir ve Mısır’a hâkim olmuştur. Napolyon gerçekleşen savaşa rağmen bölgedeki vaazlarını sürdürmektedir. Bunun sebebi Osmanlı’nın İngiltere ve Rusya ile ittifak çabası içine girmesi ve Mısır açıklarında demirlemiş bulunan Fransız donanmasının 1 Ağustos 1798’de İngiliz Amiral Nelson tarafından Ebuhır limanında hazırlıksız yakalanarak bozguna uğratılmasıdır. 17 Fransız gemisinin 13’ü batırılmış ya da esir alınmıştır.

Akdeniz Fransızların eline geçecekken İngilizlerin eline geçmiş bulunuyordu. Yaşanan bu bozgun Napolyon ve ordusunun Fransa anakarası ile bağlantısının artık deniz yolu mümkün olmadığı anlamına gelmektedir. Gelişmeleri yakından takip eden İstanbul, Fransa’nın halinin ilerleyen dönemlerde daha da kötü olacağını öngörmüş ve 25 Eylül 1798’te fetva ile Fransa’ya savaş ilan etmiştir.

6 - Enver Ziya Karal, A.g.e. s. 27
7 - Kamuran Şimşek, Tarih-i Cevdet’e Göre Napolyon, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, s. 87, Sayı 17, 2014


2.2 Osmanlı-Rusya İttifakı

23 Kasım 1798’de imzalanan Osmanlı-Rus antlaşması, iki devletin çok önceleri başlayan yakınlaşmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Napolyon’un ülkesinin İtalyan Kuvvetlerine Başkomutanlık ederken Osmanlı’nın Rum tebaası üzerinde isyan hareketleri başlatacak ayrılıkçı fikirler yaymıştır. Bu durum Osmanlı’ya Rusya tarafından dost bir dil ile bazı ihbar ve nasihatler ile ulaştırılmıştır. Tolun’da hazırlık yapan Fransız ordusunun, bu harekâtı Mora veyahut Arnavutluk sahillerine gerçekleştirmek planında olduğunu öngören Rus İmparatoru, Osmanlı’ya muhtemel bir Fransız saldırısı halinde destekte bulunmak için Karadeniz’de bulunan donanmasını Osmanlı’nın hizmetine hazır hale getirdiğini bildirmiş, Osmanlı hükümeti ise Fransa’dan şüphelenmesine rağmen bu nazik teklifi geri çevirmiştir. 3. Selim’in Rusya’dan çekindiği açıktır. Fransa’nın Malta’dan sonra Mısır’a asker çıkarması Rusya’nın da menfaatlerinin aksinedir. 28 Temmuz’da iki ordu birbirine destek olmak amacıyla görüşmelere başlamış, henüz bir sonuç alınmadan Rus donanması Çar’ın emriyle İstanbul’a gelmiştir. 5 Eylül tarihine gelindiğinde ise oldubitti ile karşılaşılan bu durum sonrasında Rus donanmasına Büyükdere’de demirlemesi için izin verilmiştir. Rus sefir ile südurdan İsmet Bey arasında sürdürülen görüşmeler sonucunda 19 Eylül günü Rus donanması, Osmanlı donanmasıyla birlikte Mora ve Arnavutluk sahillerini savunmak üzere birlikte yola çıkmıştır. Rusya ve Osmanlı arasında imzalanan anlaşmaya İngiltere’de elçilik düzeyinde katılmıştır.
5 Ocak 1799 tarihine gelindiğinde ise 13 maddeden oluşan bir Osmanlı – İngiltere anlaşması imzalanmıştır. Buna göre İngiltere, Napolyon’u Mısır’dan atmak için Osmanlı’ya yardım edecektir. Tüm devletler bu ittifakların geçici olduklarını farkındalardır. Fakat kısa dönemde birlikte hareket etmek 3 ülkenin de menfaatine olacaktır.

Rus filosu bu süreçte ilk kez Boğazları geçmiştir. Osmanlı Devleti ise muhtemel bir Rus saldırısının önüne geçmiş ve kendisini Doğu Akdeniz’de Fransa’yı birlikte mağlup edecek bir koalisyon gücünün içerisinde bulmuştur. Mısır’ın işgali ile bu denli uygulanan denge politikası, yıkılışına kadar gücünü yavaş yavaş kaybetmekte olduğunun bilincinde olan Osmanlı Devleti’nin süregelen politikası halini alacaktır.

2.3 Suriye Seferi ve Akka Bozgunu

Napolyon’un yönünü Mısır’dan Suriye’ye çevirdiğini haber alan Osmanlı, Hac emaretini, Şam ve Trablus eyaletlerini, Kudüs ve Nablus sancaklarını Cezzar Ahmet Paşa’ya vermiş ve ardından Bâbıali tarafından Mısır seraskerliğine tayin edilmiştir.8
Mısır’a doğudan kara yolu ile gelebilecek bir saldırının önünü kesmek maksadıyla, bugün ki Filistin topraklarına Fransız ordusu tarafından harekete geçilmiştir. Napolyon Bonapart 24 bin kişilik ordusunun 18 bini ile 20 Şubat 1799’da El-Ariş’i, 24 Şubat’ta Gazze’yi ardından da Yafa’yı işgal etmiştir. Tüm bu işgallerde büyük direnişler ile karşılaşılmış, Fransa ordusu başkaldırışlara katliamlar ile karşılık vermiştir. Yafa’da ordunun yakalandığı veba salgını, burada bir hafta konaklamaya ve morallerin bozulmasına sebep olmuştur.
24 Mart tarihinde Akka’ya hücum eden Fransız ordusu, İngiliz donanmasının desteğini arkasına alan Cezzar Ahmet Paşa tarafından geri püskürtülmüştür. Napolyon ve Ahmet Paşa bu süreçte 3 kez mektuplaşmıştır. Fransızlar büyük toplarını sefere çıkarmamışlar, sahra topları ise şehrin kaleleri üzerinde pek etkili olamamıştır. Akka’da hâlihazırda bir Nizamı Cedit kuvveti mevcut bulunmaktadır. Mevcut kuvvetlere ek olarak bir Nizam-ı Cedit birliği daha İstanbul’dan donanma ile destek için yola çıkarılmıştır. Fransız ordusu Akka’da bir kez daha vefa salgının tehlikesine yakalanmıştır. Yaklaşık 300 asker burada hasta düşmüştür. Yardım kuvvetlerinin yetişmesiyle Osmanlı Fransızlar karşısında daha da güçlü bir duruma kavuşmuş, 18 Mayıs’ta düzenlenen son hücumunda sonuçsuz kaldığını gören Napolyon 20 Mayıs’ta Akka kuşatmasını kaldırmıştır.

Akka zaferi İstanbul’da coşkuyla karşılanmış, Cezzar Ahmet Paşa ve adamlarına hediyeler gönderilmiştir. Ancak artık İstanbul’da düşünülen konu, Paşa’nın bundan sonra ne yapacağı olmuştur. Padişah 3. Selim, Cezzar’ın Mısır’ı işgal edeceğinden endişe etmiştir. Sadrazam ve Serasker Yusuf Ziya Paşa ordu ile birlikte Mısır’a gönderilmiş, bu durum Cezzar Paşa tarafından rahatsızlık ile karşılanmıştır. Paşa ödüllendirileceğini beklerken karşılaştığı durum onu üzmüştür. Yusuf Ziya Paşa merkeze gönderdiği raporda Cezzar’ın işini bitireceğini yazmış, fakat bu siyasi mücadele bir sonuç vermemiştir.

8 - Kamil Çolak, Mısır'ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi (1798-1801), Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Dergisi, 2008, Cilt 10, Sayı 2, ss. 141-183
9 - Feridun Emecen, "Cezzâr Ahmed Paşa", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/Cezzar-Ahmed-Pasa (28.12.2022).


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
NAPOLYON’DAN SONRA DOĞU AKDENİZ
3.1 Fransa’nın Mısır Kuvvetleri’nin Dağılışı


Napolyon gidişinden sonra Mısır'da kalan Fransız kuvvetinin komutası General Jean-Baptiste Kléber'e geçmiştir. Kléber, Osmanlı ile 24 Ocak 1800 tarihinde El-Ariş Sözleşmesi'ni imzalamıştır. Sözleşme hükümleri gereği Fransa kuvvetleri Mısır'dan çekilecektir. Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki Britanya, bu sözleşmeyi imzalamayı reddetmiştir. Britanya’nın desteğiyle Osmanlı ordusu Fransa kuvvetlerine saldırmıştır. 20 Mart 1800 tarihinde Osmanlı ve Fransa arasında yapılan Heliopolis muharebesini Fransa kazanmıştır. Kléber komutasındaki ordu Kahire'ye dönmüş, fakat ordu Mısır halkının aşırı şekilde tepkisini çekmeye başlamıştır.

Kléber'in 14 Haziran 1800'de Suriyeli bir genç tarafından öldürülmesinden sonra Mısır kuvvetinin komutası General Jacques de Menou'ya geçmiştir. Menou komutasındaki Fransa ordusu, 21 Mart 1801'de Ebukır’da yapılan muharebede Britanya kuvvetleri karşısında yenik düşmüştür. 27 Haziran 1801 tarihinde Fransa birliklerinin Mısır'dan geri çekilmesini düzenleyen bir sözleşme imzalanmıştır. 9 Ekim 1801'de imzalanan Paris Barış Senedi, iki devlet arasındaki barışın şartlarını ortaya koymuştur. Osmanlı İmparatorluğu ve Fransa arasındaki nihai barış antlaşması niteliğindeki Paris Antlaşması 25 Haziran 1802'de imzalanmıştır.

3.2 Rosetta Taşı ve Kültürel Etkisi

Tüm bu gelişmeler, bilim dünyasına da bir katkıda bulunmuştur. Rosetta Taşı, Mısır'da kale yapımındaki bir kazı sırasında rastlantı eseri bir Fransız askeri tarafından bulunmuştur ve Mısır'da Fransızlar tarafından kurulmuş olan ilgili enstitüye (Instıtut d’Egypte) gönderilmiştir.
Yüzyıllar boyunca çözülemeyen bir sır olan Hiyeroglifler, Napolyon'un 1798 yılındaki Mısır Seferi sırasında bulunan bu taşın yardımıyla çözülmüştür. Antik Mısır yazıları çözülmeden önce arkeologlar, Hiyerogliflerin Mısır'ın Tufan'dan önceki yaşamına ait şekiller olduğunu düşünmüşlerdir.

M.Ö. 196 yılında yazıldığı tahmin edilen bu taş adını, bulunduğu Reşit (Rosetta) kasabasından almaktadır. Antik Mısır'a ait yazıların çözülmesi ile birlikte, Antik Mısır bilimi (Mısırbilim) doğmuş ve geçmiş yüzyılların açıklığa kavuşması kolaylaşmıştır. İngiliz koleksiyoncuların eline geçen taş, günümüzde British Museum'da sergilenmektedir.

SONUÇ

Doğu Akdeniz özellikle Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra önemli bir kavşak noktası haline gelmiştir. Dönemin süpergücü İngiltere, Hindistan rotasını güvende tutabilmek adına Mısır üzerinde lehine yapabileceğim tüm hamleleri yapmaktan, Osmanlı ve Rusya ile koalisyon kurmaktan bile çekinmemiştir. Fransa ise anakarasından savaşı uzak tutmak adına gözünü Mısır’a dikmiş, en büyük düşmanı İngiltere’nin ekonomisine darbe vurmak adına Süveyş Kanalı’nı tutmaya çalışmıştır.

Fransa’yı devrime götüren yokluklar, buhranlar ve demokrasi arayışları krizi fırsata çeviren öncülerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Genç Topçu Generali Napolyon Bonapart, ülkesinin başında belayı uzak tutabilmek adına giriştiği Mısır seferinden başarısızlıkla ülkesine dönmüştür. Fransa’da devrimden sonra devletin zirvesine çıkarak kendini İmparator olarak bulan Napolyon, Saint Helena’da sürgünde bulunduğu sırada “Doğu’da kalsaydım, çok daha farklı olabilirdi” demiştir. 10

Napolyon’un Mısır seferi, Osmanlı Devleti üzerinde ağır sonuçlar bıraksa da Osmanlı’nın kendisini sorgulaması, yeni politikalar geliştirmesi açısından faydalı olmuştur. Ömrünü tamamlamadan önce, denge politikası izleyerek hayatta kalabilen Osmanlı Devleti, modernizasyonunda örnek alarak oluşturduğu Nizam-ı Cedit ordusunu ilk kez Fransa üzerinde kullanmıştır. İngiltere desteği ile gücünün zirvesine çıkan Nizam-ı Cedit ordusu Osmanlı’ya teknolojik gelişmeleri takip etmenin önemini göstermiştir. Napolyon’un İtalya Ordu komutanı iken attığı fitne tohumları acı meyvesini ilerleyen yıllarda vermiştir. Fransa, Ege’de yedi Osmanlı adasını işgal ettikten sonra Yunan ve Sırp vatandaşlara bölücü görevler vermiştir. Zaman içerisinde devlete zıtlaşan bu sosyal kitle Osmanlı’ya karşı ayrılıkçı fikirlerini fiiliyata dökmüş, ulusal bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

Fransa’nın sömürgelerine giden yolu kapatmaması için bölgeye gelen İngiltere, bölgeden bir daha ayrılmamış, ilerleyen yıllarda Osmanlı’nın Mısır başta olmak üzere tüm Doğu Akdeniz’i karada ve denizde kaybetmesine sebep olmuştur. Modern çağlara dek uzanan ve uluslararası bir çıkar çatışmasına dönen Doğu Akdeniz, günümüz dünyası için petrol arama ve çıkarma mücadelelerine sahne olmaktadır.

10 - Yıldız ÇALIKKILIÇ, Napolyon’un Doğu Akdeniz Politikası, Dokuz Eylül Üniversitesi, Tarih Programı Yüksek Lisans Tezi, s. 184, 2019, İzmir

1 - ARMAOĞLU, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara, 1997
2 - ÇOLAK, Kamil, Mısır'ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi (1798-1801), Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Dergisi, 2008, Cilt 10, Sayı 2
3 - GIBSON, Dr. Carrie, Devrim Çağı 1750-1913, Kronolojik Zaman Çizelgeli Dünya Tarihi, 1. Baskı, Alfa Yayınları, 2014, İstanbul
4 - KARA, Adem, 1802-1804'e Ait Üç Belge Işığında Osmanlı-Fransız İlişkileri, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2003
5 - KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi V.Cilt, 10. Baskı, Türk Tarih Kurumu, 2017, Ankara
6 - ŞİMŞEK, Kamuran, Tarih-i Cevdet’e Göre Napolyon, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014
7 - ÇALIKKILIÇ, Yıldız, Napolyon’un Doğu Akdeniz Politikası, Dokuz Eylül Üniversitesi, Tarih Programı Yüksek Lisans Tezi, 2019, İzmir
8 - EMECEN, Feridun, "Cezzâr Ahmed Paşa", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://İslamansiklopedisi.Org.Tr/Cezzar-Ahmed-Pasa (28.12.2022).
9 - BRİTANNİCA, T. Editors of Encyclopaedia (2021, September 22). Napoleon summary. Encyclopedia Britannica. https://www.britannica.com/summary/Napoleon-I
10 - ÇALIKKILIÇ, Yıldız, Napolyon’un Doğu Akdeniz Politikası, Dokuz Eylül Üniversitesi, Tarih Programı Yüksek Lisans Tezi, s. 184, 2019, İzmir

img

Emre KARAKAYA