
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ’NE YÖN VEREN FİKİR AKIMLARI 3 - TÜRKÇÜLÜK
Türkçülük, devletin Türk soyu bakımından bir araya gelen insanların birliğine dayanarak ayakta durabileceğini ve gelişim sağlayacağını düşünen bir fikir akımıdır. Türklük temelinde birlik içinde bulunan bu insanların arasında vizyon ve misyon bakımından bir “ülkü” bulunur. Balkanlardan başlayarak Uzak Asya’ya kadar Türklerin yaşadığı tüm coğrafyalarda kabul gören bu akım, Türklerin siyasi birliğini sağlamayı da kendine hedef edinmiştir. Bu biçimi ise Turancılık olarak adlandırılmıştır. Türkçü fikirde Türk milletini oluşturan fertlerin dini inanışları, birbirleri arasında ayırıcı bir ölçüt değildir. Müslüman olmayan Türk unsurlar da Türkçülük düşünüşünde aynı değerde ve aynı ülkünün taşıyıcılarıdır.
Özellikle Balkan Savaşları sırasında kendini gösteren Türkçülük akımı, birer birer bağımsızlıklarını ilan eden Türk olmayan milletlere karşılık, devletin Türklerden meydana gelen bir devlet ile ayakta kalabileceğini savunmaktadır. Bu akımın takipçi kazanmasının nedeni Osmanlıcılık fikrinin tutmaması olarak açıklanabilir. Balkan Savaşlarında, Ermeni ve Arap ayrılıkçı isyanlarında görülmüştür ki, soy bakımından Türk olmayan milletler, devlet içerisinde o kadar da aidiyet hissetmemekte hatta bağımsızlıklarını kazanmayı kendilerine hedef edinmektedirler. Osmanlıcılık haricinde Türkçülüğün karşısında duran bir başka akım ise İslamcılık olmuştur. İslamcılık fikri dünyadaki Müslümanları hedef aldığından dolayı, daha geniş bir kitleye hitap etmekteydi ve sınıf ve soy temelli düşüncelerin tümüne karşıydı.
1860’dan itibaren özellikle Rusya’daki Türkler arasında Türkçülük yoğun ilgi görmeye başlamıştır. Bunun temel sebeplerinden birisi de Osmanlı Devleti’nin gelişimi temelli bir ülkü bulunmadığından dolayı, Rusya’da ki Türklerde daha evrensel bir Türkçü düşünce, dünyanın diğer bölgelerindeki Türkler ile birlikte yaşama hasreti doğmuştur. Bir diğer etken ise yaşadıkları bölgelerde azınlık halinde yaşayan Türkler için bir milliyet şemsiyesi altına girmek kolay oluyordu.
Osmanlı bünyesinde Türkçülük hareketleri dil, tarih ve edebiyat alanındaki çalışmalarda temellendirildi. 2. Abdülhamit devrinde Macar Türkologların çalışmaları, 1893 yılında Wilhelm Thomsen tarafından Orhun Yazıtları’nın okunması gibi gelişmeler Türklük hakkındaki araştırmalara hız kazandırdı. Osmanlı entelektüelleri arasında derin etkiler meydana getiren bu olaylar karşısında, kitleler de karşılıksız kalmayarak Türkçülük fikriyatının peşinden gitti. Rus Müslümanları arasında güçlenen Türkçülük akımının en önde temsilcilerinden biri de Gaspıralı İsmail Bey’di. 1883’ten itibaren Bahçesaray’da, Kırım Türkçesiyle yayımlanan Tercüman gazetesi Gaspıralı İsmail Bey tarafından çıkarılmıştır ve Osmanlı entelektüelleri tarafından takip edilen bir gazete olmuştur. “Dilde, fikirde ve işte birlik” mottosuyla yayımlanan bu çalışmalar, Türk coğrafyalarının neredeyse tamamında “birlikte hareket etme” düşüncesini yerleştirmiştir.
1878’da Süleyman Hüsnü Paşa tarafından yayımlanan Tarih-i Âlem adlı kitap, çeşitli Türk kavimlerinin tarihini ayrıntılı biçimde ele alarak, Osmanlı’da ki genel Türk tarih yazım tarzının dışına çıkıyordu. Bu tarih yazımında, Joseph de Guignes’ten etkilenilmişti. Eser Mekteb-i Harbiye’de okutulmaya başlanınca, etki alanı daha da genişledi. Ahmet Vefik Paşa, Şemsettin Sami dil alanında, Ahmet Mithat Efendi popüler kültür alanında Türkçü fikirlerin yayılmasında ciddi katkılarda bulundular.
Bursalı Mehmet Tahir ve Milli Şair ünvanını alan Mehmed Emin Yurdakul, edebiyat alanında Türkçülüğün gelişmesine öncülük ettiler. 1 Kendilerini “Türk gazetesi” olarak adlandıran Mizan ve İkdam başta olmak üzere basın, Türklerin etnik kökeni ve diğer dünya halkları ile olan akrabalıklarının durumu hakkındaki konularını ele almaya başlamış, Turancılık fikrine büyük ölçüde yayılma alanı sağlamışlardır. Özellikle 2. Abdülhamit dönemin baskıcı yapısından kaynaklı olarak Anadolu coğrafyasından mayalanan bir Türkçülük hareketinin ülke dışına çıkabilmesi ve taraftar toplayabilmesi çok zordu. Bunda devletin Osmanlıcılık ve İslamcılık fikirlerini resmi siyaset olarak uygulama denemelerinin payı büyüktür. Bu durum, İttihat ve Terakki’nin hükümeti ele geçirmesi ve ardından yaşanan taht değişikliği neticesinde rahat bir duruma kavuşmuş, sansürün kalması Türkçülük hareketi basın-yayın başta olmak üzere rahat bir nefes almıştır.
Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Zeki Velidi Togan, Ziya Gökalp Bey yazdığı eserler ile, Türk Ocakları ise yaptığı çalışmalar ile gençliğin ülkesinin geleceği adına acilen bir ülkü edinmesini ve bu ülkü uğrunda ilerlemesi gerektiğini aşıladılar. Devletin yıkılmakta olduğunu aydınlar da biliyorlardı fakat yapılması gereken yeni bir nesil yetiştirmek yeni bir ülkü ortaya koymaktı.