
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ’NE YÖN VEREN FİKİR AKIMLARI 2 - İSLAMCILIK
İslamcılık düşünce sistemi, özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda kendini göstermeye başlamış, İslamiyet dininin emir ve yasaklarının yaşama daha müdahil olması gerektiğini savunan bir yapıdır. İslamcılık fikir yapısına göre, inanç, ibadet, ahlak, felsefe, siyaset, hukuk, eğitim vb. alanlar, dinin emrettiği usullere uygun çerçevelere sahip olmalıdır. İslamcılık fikrinin gelenekselcilikten ayrıştığı nokta, bünyesinde gelişme ve moderniteyi yakalama özlemlerini barındırmasıdır. Kültürel sömürüden, kötü yöneticilerden, taklitçilikten, kutuplaşmadan, hurafelerden arındırılmış bir İslam fikri, Osmanlı’daki İslamcı düşünürlerin temel çıkış noktaları olmuştur. İslamcılara göre Osmanlı’nın özlediği gücünü yakalayabilmesi İslamiyet’i daha çok sahiplenmesinden geçmektedir. Mehmet Said Halim Paşa bu doğrultuda, İslam’ın din ve dünyayı, maddiyat ve maneviyatı kapsayan sosyal bir din olduğu görüşünü savunmaktadır.
Siyasi ve ideolojik bakımdan 2. Meşrutiyet’e tarihlense de İslamcılık fikriyatı 19. Yüzyılın ortalarında Hindistan’ında şekillenmeye başlayan bir olgudur. 1870’lere gelindiğinde ise bu düşüncenin tüm imparatorluk topraklarına yayıldığı, bariz biçimde gözle görülmektedir. İslamcılık fikrini bir dünya görüşü ve hayat rehberi olarak algılayanların temsilcilerinden birisi de Mısır müftüsü Muhammed Abduh’tur. “İslami bir Nizam” gerçekleştirmeye çalışanların temsilcisi ise Pakistanlı Seyyid Mevdudi’dir. Şair Mehmet Akif’te İslamcı yerli bir İttihatçıdır. Osmanlı’da İslamcılık fikri, İstanbul merkezli olarak şekillenmekteydi. İslamcılarının fikirlerinin temeli ise “Tanzimat’la birlikte kültür benliğinin kaybolmaya başlandığıydı”. Bu durumdan kurtulmanın “en iyi yolu” ise Tanzimat’ın arka planda bıraktığı “şeriat değerlerini” tekrar Osmanlı toplumuna getirmekti.
2. Abdülhamit, bir politika olarak İslamcılık fikrini siyasi yaşama sokmuş, İttihad-ı İslam düşünce yapısı, 1870’den itibaren kendini uygulamalarıyla birlikte göstermeye başlamıştır. 2. Meşrutiyet’ten sonra da İslamcı düşünürler fikirlerini yayma imkânı bulmuşlardır, ancak bu dönemde İttihad-ı İslam düşünce zemini ortadan kalkmıştır. İslamcılık ideolojisinin temelinde batının teknolojik gelişimlerinin alınması, fakat dini ve kültürel değerlerinin alınmaması vardır.